24 Ağustos 2016 Çarşamba

Çok sıkıldım oyunlarınızdan

  Başlıkta da dediğim gibi çok sıkıldım.
 Neden hayatı kolaylaştırmıyorsunuz? Altı üstü ne istediğinizi ve neyi istemediğinizi iki kelimeyi bir araya getirip söyleyeceksiniz. Eylemlerinizden çıkarım yapmak zorunda bırakıyorsunuz etrafınızdaki insanları... Saçmalık. Koca bir saçmalık. Bir saniye sonramızın bile garanti olmadığı bir hayat yaşarken oturup o bu hareketi neden yaptı diye düşünmek saçmalık. Bunu fark edeli uzun zaman olmadı, ben de oturup saatlerce düşünürdüm, etrafımdakileri akıl yürütebilmek için darlardım. Artık bıraktım. Biri sence bunu neden yapmış dediği zaman genellikle alışkanlığımdan ötürü akıl yürütmeye başlıyorum fakat 5-10 saniye içinde 'boşver canı istemiş ve yapmış ya ara sor ya da düşünmeyi bırak' diyorum. Zor oluyor benim için çünkü alışkanlıklarımı bırakmayı sevmem. Lakin bu da alışmak istediğim yeni bir özelliğim. 
  Bir adam geliyor, çeşitli şeylere alışıyorsunuz sonra gitmek istediğini söylemek yerine ip uçları bırakıyor sonra gidiyor sonra geri geliyor kimi zaman da o gelemiyor çünkü ya yeri ya da yeriniz dolmuş oluyor. Peki, hiç bu karışıklığın ortasında bir an durup kendinize neden sustum dediğiniz oluyor mu? Benim oluyordu. Bu yüzden basit cümlelerle o an canım ne istiyorsa söylemeye başladım. Karşımdakinin kırılıp kırılmaması umurumda değil, bencillik diyebiliriz buna, evet öyle. Üzgünüm, her insan ucundan biraz bencil olmak zorunda. Çünkü her insan toprağın altına girdiği zaman kendi başına kalacak. Yaptıklarıyla arkasından konuşulacak. Benim burada bahsettiğim bencillik canın istiyor diye gidip birinin sevgilisini ayartmak ya da birinin işine engel olmak değil tabii ki. Ufak bencillikler. Çok büyük zararı olmayacak şeyler. Mesela biri size karşı duygularını açtıysa onu oyalayarak kırmamaya çalışmak ve kendinizi kısıtlanmış hissetmemek adına dürüst olmak gibi. Siz ne istediğinizi belirttiğiniz zaman herkes yolunu çizebilir, belki karşı taraf üzülür ama bundan da ders çıkarıp yoluna bakması gerektiğini bir gün görür. 
  Çokta lafı uzatmayayım, bir kez daha yinelemek istedim sadece; hayatı her zaman basit ve bir saniye sonranız yokmuş gibi yaşamaya çalışın.

1 Ağustos 2016 Pazartesi

Bakış Açısının Bile Kurtaramadığı Durumlar Vardır

  Herkes kendince haklıdır her zaman. Bakış açısı öyle etkileyici bir şey ki, baktığınız yerden her zaman haklı olan kişi değişebilir. 
  Örneğin; bir insanın üzgün halleriyle herkes ilgilenmek zorunda değildir. Üzgün olmayan kişi kendini karşısındakiyle ilgilenmek zorunda hissetmez. Boş şeyleri kendine dert edinmeseymiş diyerek olaydan sıyrılmak ister. Gel gelelim ki arkadaşlar o iş öyle olmuyor. Bir insan üzgünse ve bu sizin arkadaşınızsa onun derdini dinlememek sizin ayıbınız oluyor. Size mecbursunuz demiyorum dikkatinizi çekerim, ayıp diyorum. Oradan üç beş çatlak sesin çıkıp bana ders vermeye çalışmasına gerek yok:) 
  Zamanla akıllandım. Artık insanları takmayı bıraktım. Benim en ufak şeyimde yanımda olup sonra ben yanındaydım banane diyerek tekrar üzüldüğümde aramayanları bir bir not ettim, canları sağ olsun... Artık bana verilen değere göre hareket etmeyi öğrenmeye başladım. Çok uygulayamasam da artık kim aradığı zaman koşmam gerek biliyorum. Şimdilerde bahanelere bile sığınmamaya başladım. Canım mı istemiyor direkt söylüyorum çünkü en güzeli! Ne demişler yalan söylemezseniz ne demiştim diye düşünmenize gerek kalmaz! Bazen de canımın istememesini kendilerine yaptığım şahsi bir şey sananlar olabiliyor ama ne yapayım oradaki ince çizgiyi ben henüz ayıramadım. İçinde bulunduğum ruh hali o kadar elverişli olmadı henüz. Zamanla kalbini kırmak istemediğim insanların da gönlünü alırım. 
İnanın bana her şeye ve kendiniz dahil herkese inancınızı + güveninizi kaybettiğiniz zaman yaşamak zorlaşıyor. Huzur hep sizden bir adım uzakta oluyor. Asla kafamdaki sesleri suaturamadığım doğru, sürekli bir defteri kapatıp başka defter açıyorum. Ben de böyleyim ne yapalım...