27 Ocak 2016 Çarşamba

Düşünceler ...

     Hep yeniden başlamak zorunda kalmak en kötüsü. Bu sefer güvenmem bu sefer akıllandım diyorsun ama sonuna geldiğinde bakmışsın ki yine aynı üzüntüler.
    Sen düşüncelerini değiştirsen bile karşına çıkanlar seni yine aynı olaylara itiyorsa ne yapmalı? Okuduğun kişisel gelişim kitapları, katıldığın toplantılar, fikir alışverişinde bulunduğun insanlar hepsi ama hepsi sizce de boşa gitmiyor mu o zaman? En başa dönüp yine kendimi anlatamamışım hissine kapılmıyor musunuz? Hayat tam bir karma ama bunu bu hale getiren de biziz. Düşüncelerimizin değiştiğini düşünsekte tekrar tekrar sınanıyorsak bir yerde hata kendimizdedir. Farkında olmadığımız bir noktada hala bir şeylerden kopamamışız demektir. 
     Hayat nasıl bir anda değiştirilir? Enter. Malesef, öyle bir şey yok... 
    Bugün edindiğiniz her bilgiyi gününüze katarak yarınınızı ince ince işleyerek değiştirebilirsiniz. 
    Birisi güvenimizi kırıyor ve biz geriye kalan insanlara asla güvenemiyoruz. Oysa ne kadar yanlış, her insan kendisinden sorumlu. Yeni gelene olumlu yaklaşabilsek muhtemelen o da hayatımıza olumlu şeyler getirecek ama yapamıyoruz. Geçmişi geçmişte bırakamıyoruz... Bize tüm pozitifliğiyle gelen bir insanı nasılsa sen de onlar gibisin diye itekleyerek onlar gibi kalıbının yansıması haline getiriyoruz, sonrası zaten yine aynı hüzünler... Hayır, bunu yaptıktan sonra oturup ona kızıyoruz orası da ayrı bir enteresan. Asla kendimizi suçlu göremiyoruz. Gördüğümüz an da yine suçu ona atmak için bir açık arıyoruz... Tek hatalı biziz. Biz ve hastalıklı düşüncelerimiz. Bunu artık kabul etmek zorundayız.
       Sürekli aynı şeylere üzülmekten içimde durduramadığım bir her şeyi kapatıp gitme isteği uyandı. Biliyorum ki ben kutuplara dahi gitsem kafamın içindekileri değiştirmedikçe hiçbirinden kurtulamam. Ama yine de durduramadığım bir kaçıp gitme isteği...

9 Ocak 2016 Cumartesi

Sevmek eskidendi ...

    Eskiden insanlar yalansız dolansız severdi. Eskiden sevmek çok değerli bir şeydi. Her güzel şey gibi sevmenin de zaman geçtikçe bir bir değerleri eksildi...
    Önce insanlar çıkarları için sevmeye başladı, bir sürü filmde zengin kadın fakir adam tiplemeleri yaratıldı. Filmlere göre fakir adam hep gururluydu asla kayınpederinden para almazdı ama gerçekte insanların beynine çıkarları için sevmek nasıl olur yavaş yavaş işlendi... İnsanlar karşısındakini parası için, evi için, şanı şöhreti için hatta bedenleri için sevmeye başladılar...
     Sonra yalancı sevmeler çıktı, iki lafından biri yalan olan insanlar türedi. Çoğu gerçek sevgi nedir bilmediğinden yalan söyleyerek karşısındakine sevildiğini hissettirdiğini zannediyordu. O kadından o kadına geçerken hepsine de "seni çok seviyorum, sen özelsin" diyordu. Bazı sözler bazı insanlarda güzeldir. Ah bunu bir anlayabilseniz... 
    Kadın milleti de karşısındaki adamın her sözüne kanmaya ne de aç... Evet, her kadın bir inci tanesi kadar değerli ama bunu otuz beşinci adamdan duymak onlara iyi gelmez, psikolojilerini alt üst eder... Çünkü diğer otuz dört tane adamın söyledikleri de hala akıllarında olur... 
       Ve böylece adım adım sevgi emekten araca dönüştü... Sevginin değerleri unutuldu gitti... 
      Şimdi öyle bir adam olmalı ki yanınızda, size özelsin dediği zaman siz bundan kendi adınızdan emin olduğunuzdan daha emin olmalısınız. Öyle bir adam olmalı ki karşınızdaki, ne sizin yanınızda ne başka yerde sizden başkasına bakmamalı. Başkalarının sizin için kötü düşünmesine izin vermemeli, illa ki çok ağır hakaret içeren şeyler bile değil, kız da amma safmış bile dedirtmemeli... Öyle bir adam olmalı ki, yanındayken hayat durmalı, zaman hızlı geçse bile siz anlamamalısınız... En önemlisi ise sizi siz olduğunuz için sevmeli. Ne çıkarları için ne de sizi bir obje olarak gördüğü için sevmemeli...       
     Kitaplardan okuyoruz, eski insanlardan dinliyoruz, ne aşk hikayeleri var ne aşıklar var eli eline değememiş... Sırf sevgisinin büyüklüğünden karşısındakini sevmeye kıyamayan insanlar bile var imiş...  
     Bunca güzel değerin eskide kalmış olması ne yazık! 
    Resmen bize her şeyin çürüğü kalmış...