26 Kasım 2016 Cumartesi

Çıtırtı

  Bir defa kalbiniz kırıldıysa muhtemelen asla toparlanamıyor. Önce akıllandığınızı düşünüp kendinize duvarlar örmeye başlıyorsunuz... Zaman geçtikçe akıllanıp akıllanmadığını sınamak için hayat karşına öyle şeyler çıkartıyor ki "yok artık" demekten alamıyorsun kendini...
  Sanki her seni yıkması gereken şeye dimdik durdukça kalbinin kırılma sesini daha fazla duyuyorsun. 
  Sanki canını sıkabilecek bir şey olduğunda kalbinin çıtırtısı gerçekmiş gibi bir his bırakıyor kulaklarında.  
  Hayatında iyisiyle kötüsüyle yaşadığın her şeye şükretmen çok önemli. İnan ya da inanma kötü şeylerin hepsi birer sınav... bazen sınavda başarılı olabilmek için insanın canının en çok istediği şeyden ya da insandan uzak durması gerekebiliyor. O zaman işte bir durup nerede carpediem diyebiliyorsun...
  Sanki anı yaşasam domino taşlarının en önemlisini yerinden alacakmışım gibi bir hisle kaplıyım bu gece... İnanın bana böyle bir hisle yaşamak yüreğinizi sıkıştıran bir şey... Ve birde insanın isyan edesi geldiğinde dilini sustursa da yüreğini susturamıyor olması ...

12 Ekim 2016 Çarşamba

Bugün bir değişiklik yapın!

 Bugün hayatınızda bir değişiklik yapın. Mesela insanlara artık ne istediğinizi net söyleyin! 
 Hayatta beş saniye sonramızın bile garantisi yokken kimse sizin cümlelerinizin altındaki imaları çözmekle vakit kaybetmemeli. 
 Bencillik yapmayın artık. 
 Karşınızdaki insanı kırmamak için durumu kurtarmak adına süslü cümlelere ihtiyacınız yok! Kendinizi kandırıyorsunuz. Karşınızdaki sizin süslü cümlelerinizden sonra sadece "ne kadar da acizce bir davranış" diye düşünüyor. 
 Arkadaşlıklarınızda, ilişkilerinizde ne istediğinizi söyleyin gitsin! 
 Dolambaçlı yollardan insanların bir şeyler anlatmaya çalışmasına o kadar alışkın ki herkes, birisi doğruyu söylediğinde altında yine başka şey arıyor. 
 Gerçekten, artık kendinizi silkeleyip biraz hayata bakışınızda değişiklikler yapın. Ufacık bir dokunuşun sizi nerelere sürükleyeceğine inanamayacaksınız.
 Altı üstü net olacaksınız ve karma size yeni güzel şeyler yaşatacak. Çünkü artık siz dahil herkes ne istediğini biliyor olacak! 

24 Ağustos 2016 Çarşamba

Çok sıkıldım oyunlarınızdan

  Başlıkta da dediğim gibi çok sıkıldım.
 Neden hayatı kolaylaştırmıyorsunuz? Altı üstü ne istediğinizi ve neyi istemediğinizi iki kelimeyi bir araya getirip söyleyeceksiniz. Eylemlerinizden çıkarım yapmak zorunda bırakıyorsunuz etrafınızdaki insanları... Saçmalık. Koca bir saçmalık. Bir saniye sonramızın bile garanti olmadığı bir hayat yaşarken oturup o bu hareketi neden yaptı diye düşünmek saçmalık. Bunu fark edeli uzun zaman olmadı, ben de oturup saatlerce düşünürdüm, etrafımdakileri akıl yürütebilmek için darlardım. Artık bıraktım. Biri sence bunu neden yapmış dediği zaman genellikle alışkanlığımdan ötürü akıl yürütmeye başlıyorum fakat 5-10 saniye içinde 'boşver canı istemiş ve yapmış ya ara sor ya da düşünmeyi bırak' diyorum. Zor oluyor benim için çünkü alışkanlıklarımı bırakmayı sevmem. Lakin bu da alışmak istediğim yeni bir özelliğim. 
  Bir adam geliyor, çeşitli şeylere alışıyorsunuz sonra gitmek istediğini söylemek yerine ip uçları bırakıyor sonra gidiyor sonra geri geliyor kimi zaman da o gelemiyor çünkü ya yeri ya da yeriniz dolmuş oluyor. Peki, hiç bu karışıklığın ortasında bir an durup kendinize neden sustum dediğiniz oluyor mu? Benim oluyordu. Bu yüzden basit cümlelerle o an canım ne istiyorsa söylemeye başladım. Karşımdakinin kırılıp kırılmaması umurumda değil, bencillik diyebiliriz buna, evet öyle. Üzgünüm, her insan ucundan biraz bencil olmak zorunda. Çünkü her insan toprağın altına girdiği zaman kendi başına kalacak. Yaptıklarıyla arkasından konuşulacak. Benim burada bahsettiğim bencillik canın istiyor diye gidip birinin sevgilisini ayartmak ya da birinin işine engel olmak değil tabii ki. Ufak bencillikler. Çok büyük zararı olmayacak şeyler. Mesela biri size karşı duygularını açtıysa onu oyalayarak kırmamaya çalışmak ve kendinizi kısıtlanmış hissetmemek adına dürüst olmak gibi. Siz ne istediğinizi belirttiğiniz zaman herkes yolunu çizebilir, belki karşı taraf üzülür ama bundan da ders çıkarıp yoluna bakması gerektiğini bir gün görür. 
  Çokta lafı uzatmayayım, bir kez daha yinelemek istedim sadece; hayatı her zaman basit ve bir saniye sonranız yokmuş gibi yaşamaya çalışın.

1 Ağustos 2016 Pazartesi

Bakış Açısının Bile Kurtaramadığı Durumlar Vardır

  Herkes kendince haklıdır her zaman. Bakış açısı öyle etkileyici bir şey ki, baktığınız yerden her zaman haklı olan kişi değişebilir. 
  Örneğin; bir insanın üzgün halleriyle herkes ilgilenmek zorunda değildir. Üzgün olmayan kişi kendini karşısındakiyle ilgilenmek zorunda hissetmez. Boş şeyleri kendine dert edinmeseymiş diyerek olaydan sıyrılmak ister. Gel gelelim ki arkadaşlar o iş öyle olmuyor. Bir insan üzgünse ve bu sizin arkadaşınızsa onun derdini dinlememek sizin ayıbınız oluyor. Size mecbursunuz demiyorum dikkatinizi çekerim, ayıp diyorum. Oradan üç beş çatlak sesin çıkıp bana ders vermeye çalışmasına gerek yok:) 
  Zamanla akıllandım. Artık insanları takmayı bıraktım. Benim en ufak şeyimde yanımda olup sonra ben yanındaydım banane diyerek tekrar üzüldüğümde aramayanları bir bir not ettim, canları sağ olsun... Artık bana verilen değere göre hareket etmeyi öğrenmeye başladım. Çok uygulayamasam da artık kim aradığı zaman koşmam gerek biliyorum. Şimdilerde bahanelere bile sığınmamaya başladım. Canım mı istemiyor direkt söylüyorum çünkü en güzeli! Ne demişler yalan söylemezseniz ne demiştim diye düşünmenize gerek kalmaz! Bazen de canımın istememesini kendilerine yaptığım şahsi bir şey sananlar olabiliyor ama ne yapayım oradaki ince çizgiyi ben henüz ayıramadım. İçinde bulunduğum ruh hali o kadar elverişli olmadı henüz. Zamanla kalbini kırmak istemediğim insanların da gönlünü alırım. 
İnanın bana her şeye ve kendiniz dahil herkese inancınızı + güveninizi kaybettiğiniz zaman yaşamak zorlaşıyor. Huzur hep sizden bir adım uzakta oluyor. Asla kafamdaki sesleri suaturamadığım doğru, sürekli bir defteri kapatıp başka defter açıyorum. Ben de böyleyim ne yapalım...

31 Temmuz 2016 Pazar

Zaman dolmuşsa çaresi yok

  Hislerin de insanların da belli bir zamanı vardır. Var imiş yani, ben de yeni anladım... 
  Her insan iyi kötü bir şeyleri size öğretmek için hayatınıza girer. Kimi sürekli sizi mutlu eder kimi de üzer ama eninde sonunda bakmasını bilirseniz güzel dersler çıkartabilirsiniz. Gelelim bir insanın sizin hayatınızdaki görevleri bittiyse ne olacağına... Huzursuzluklar başlar, anlaşamazsınız, sürekli iki tarafta birbirinin zıttını savunur. Siz inatla sinyalleri görmezden gelip iteklersiniz küçük küslüklerle uzun süre idare etmeye çalışırsınız. 
  Yapmayın! 
  Süresi dolan bir şeyin sizi mental anlamda tüketmek dışında bir yararı kalmamıştır. Karşınızdaki insana anlayışınız, güveniniz bittiyse zorlamanın anlamı yoktur. Anılar unutulur, alışkanlıklar bir gün unutulur... Korkmayın, yeni yollara girmekten. Yeni açacağınız kapıların arkasında daha mutlu olabilirsiniz. Daha fazla üzülürseniz de kendinize kızmayın, çıkartmanız gereken bir ders illa ki vardır onu bulup yolunuza devam edin. 
  Hayat, zamanı dolan hislerin yeniden başlamasını beklemek için veya zamanı dolan insanların değişip eski haline döneceğini düşünmek için çok kısa. Bunu asla unutmayın. 
  Küçük dipnotlar;
  Çok sevin ama sevilmediğinizi gördüğünüz an da kendi yolunuza gidin!
  İnsanlara güvenin ama bunu asla belli etmeyin! Gardınızı indirdiğiniz an da ilk hamleleri kalenizi yıkmak olur.
  Her insan bir öncekinin aynısı olamaz onlara şans verin! Aynı şeyi yaşayıp durmamızın tek sorumlusu yine kendimiziz. Çünkü evrene sürekli "zaten bu hep benim başıma geliyor" mesajını gönderiyoruz.
  Her güne, her şeyin daha güzel olacağını düşünerek başlayıp yeni bir şans verin! 
  Ve en önemlisi her ne olursa olsun bir gün mutlaka kendi başınıza kalacağınızı unutmayın! 

24 Temmuz 2016 Pazar

Değişim

 İnsanları bir şeye inandırmak zordur. Sizi sürekli söylemediğiniz şeyleri ima ettiğinizi düşünerek zan altında bırakırlar. 
 Artık cümlelerin altına değil de cümlelere bakmanız gerektiğini görmeniz gerek. Tabi ki söylenen her şeyin altından farklı anlamlar çıkarabiliriz önemli olan çıkarımlarımızı kendimize saklamamız. Bir insanı bunu söylemedin ama bence böyle düşünüyorsun diye yargılamak komik oluyor. Karşınızdakine güvenmeyebilirsiniz, inanmayadabilirsiniz ama dediğim gibi önemli olan çıkarımlarınızı kendinize saklamanız. 
  Kimse kimsenin anladıklarından sorumlu olamaz. (!) 
   Ben bugün bir şey söylediğim zaman çatlak sesler çıktığında mutlu oluyorum. Demek ki doğru yoldayım. O seslerin her biri bana kendimdeki değişime devam etmemi işaret ediyor. Ne dediklerine hiç takılmadım, ne yaptıklarına da dönüp ikinci bir defa bakmadım. İçinde bulunduğum ruh halini kabullenip yeni bir yol haritası çizdim. 
  Hiçkimse empati yapmayı bilmiyor bunu gördüm.
  Hiçkimse kendisine ufak gelen bir sorunun başkasına çok büyük gelebileceğini kabul edemiyor bunu gördüm.
  Evet, güçsüzlüklerim fazla aksini asla iddia etmedim, önemli olan güçsüz olduğum noktaları biliyor ve ona göre hareket ediyor olmam. Hala güçsüzlüklerini yok sayıp yaşamaya çalışan bir sürü insan varken bence ben çok şanslıyım.
  Siz ufacık bir şeyi değiştirmeye kalkıştığınızda bile karşınızda duranlar olacak, yok sayın. 
 Çatlak seslerin dediklerine ikinci bir defa kulak asmayın.
  Sonuçta "kişi karşısındakini kendi gibi bilirmiş." 
  Olduğunuz yer her neresiyse bardağın her zaman dolu tarafına bakmaya çalışın. %1'lik bir doluluk bile katlanarak büyüyerek size hayalini bile kuramayacağınız kapılar açabilir(!)
  Bu hayattaki en önemli şey bir noktadan sonra kendine "ben kimim, gerçekten istediğim yerde miyim, gerçekten istediğim insanlarla mı birlikteyim, ben nereye gidiyorum, nereye gitmek istiyorum" gibi soruları sormaya başlamak. Siz de başlayın. Hiçbir zaman hiçbir şey için geç kalmış saymayın kendinizi. Değiştirmek istediğiniz her neyse güç her zaman sizin içinizde.
Çok şükür.
Maşallah.

19 Temmuz 2016 Salı

Güvenmek ya da güvenmemek

 Sizi bir insan kırdığı zaman onu herkesle eş değer tutmayın derler... Ama nasıl? 
 Bunu arka arkaya hayatınızdaki her insan yaptıktan sonra nasıl yeni tanıştığınız insana güvenebilirsiniz? Başta kendim olmak üzere yakınımdaki herkese karşı güven sorunum var. Ne yapayım bu böyle değiştiremiyorum. Aslında bir gün değişecek biliyorum, tohumlarını atıyorum şuan fakat şimdilik güven benden gideli çok oldu. 
 Kendine veya insanlara güvenememek sorun mu? Evet. Paranoyak olmaya çeyrek kala bir ruh haliniz oluyor. Biri size en ufak olağandışı bir şey söylediği zaman zaten yalandır, altında bir şey vardır diyip boş veriyorsunuz. Belki bir şey yoktu, söylediği şey doğruydu ama siz inanmamayı seçiyorsunuz. Sırf geçmiş tecrübeleriniz yüzünden şuana da 1-0 yenik başlıyorsunuz. Güvenemediğiniz için insanlardan kaçmaya başlıyorsunuz.
 Geçmişi kapatmak lazım. 
 Bazı şeyler için kapatıyorsunuz geçmişi fakat temel şeylerle ilgili öyle olmuyor. İlla ki iç ses sizi dürtüklüyor "bak yapma geçmişte şu şu olmuştu aynısıydı bunun" diyor. 
 Kişi aynı olsa da veya durum aynı olsa da zaman farklıdır. Bunu kafamızda her zaman açık tutmak zor. An geliyor geçmişi boş ver diyorsun ama an geliyor boş veremiyorsun. İnsan her saniye bir değişimin içindedir bunu idrak etmemiz lazım. Tekrar tekrar size aynı şeyleri yaşatan insanlar bu değişimden nasibini almamıştır orası ayrı. Sanırım onlar fikirlerinin sahibi değil kölesi olmuş olanlar. O zaman kaçın, geçmişteki tecrübelerinize dayanarak kaçın. O insanın sizin hayatınızda büyük bir rolü varsa zaten siz ne kadar kaçarsanız kaçın yolunuz bir şekilde kesişir. 
 Bu yazıyı geçmişi boş verip yaşamalı ama nasıl çözebilmek için yazdım, yine çözemedim... Çözerseniz bana söylemeyin cevabını kendi tecrübelerimle bulmalıyım.

16 Haziran 2016 Perşembe

Pozitif olun!

  Birçoğumuzun kalbi kırık… Ya yitip giden aşklara ya yitip giden dostluklara ya da ailelerine…

  Güven ve vefa birer kelimeden ibaret kaldı çoğumuz için…

  Yaşadıklarımız bizi olgunlaştırırken birer birer eksiltti.

  Aslında neresinden baktığımız çok önemli içinde olduğumuz durumda.

  Pozitif olun! Her şeye rağmen her neye inanıyorsanız ona inanmaya devam edip pozitif olun. Yaşadığınız şeyleri tekrar tekrar düşünmek yerine çıkarmanız gereken dersleri çıkarın ve devam edin…


  Her yeni güne sizin için mükemmel şeyler yaratacağına dair şans verin!

  Düşüncelerimizle evrenin bize sunduklarını şekillendirdiğimiz bir gerçek. Bunu kabullenmeniz gerek… zor da olsa düşüncelerinizi değiştirin. Yine üzülün yine yenilin ama bu sefer ders çıkararak kalkıp düşüncelerinizin değişmesine imkan verin! 

7 Nisan 2016 Perşembe

Çok şükür...

   Hayatın karmaşasına dalıp şükretmeyi unutuyoruz... Halbuki bize verilen hem kötü hem de iyi şeyler için şükretsek, elimizdekinin değerini kaybetmeden anlasak bambaşka yerlerde olabiliriz.
  Bugüne kadar yaşadığım iyi kötü her şey için binlerce kez şükürler olsun. Onlar olmasa ben, ben olamazdım. 
   Ne enteresan hayat... Aslında insanoğlu daha enteresan... Bir yıkımın içindeyken, hayat başımıza kaynar sular dökerken asla ilerisini hesaba katmayız. Sayısız kapıdan hayırlısının açılabileceğini asla düşünmeyiz... Ummadığınız an da öyle bir şey olur, öyle bir kapı açılır ve arkasından öyle bir insan çıkar ki inanamazsınız. Yeter ki bunun başınıza gelebileceğine umudunuzu yitirmeyin. Her neye inanıyorsanız ona inanmaya devam edin ve iyi şeylerin sizi bulacağına inanın. Bir gün mutlaka şans sizi bulacak.
   Milyonlarca kez güveniniz kırılmış olabilir, kalbiniz kırılmış olabilir Sıla'nın da dediği gibi "defalarca neşter vurulan sonra geçti deyip sarılan ama hala kanayan yara" sizde de olabilir, defalarca ihanete uğramışta olabilirsiniz... Başınıza şuan aklıma gelmeyen milyonlarca felaketten biri gelmişte olabilir. Size düşen onların 1saniye sonra dahi olsa geride kaldığını anlamak, her anın yeniden bir şeyleri düzene koymak için kendince fırsatları olduğunu anlamak. Oturup ağlamaktansa çözüm yolu bulmayı denemek... Sonrası zaten çorap söküğü...
   Hayatımdaki bazı şeyleri düşünmeyi bıraktığımdan beri huzur yanım başımdan ayrılmıyor. Her zaman kendi içimden "its time to grow up" diye dalga geçerdim. Bir gün bunu yapmaya mecbur kalacağımı hiç düşünmemiştim. Kendime katmaya başladıklarımla şuan geldiğim noktaya bakınca içimden sürekli şükretmek, teşekkür etmek geliyor. Ben kendimi değiştirdikçe karşıma çıkan iyilik melekleri de cabası...
    Umarım herkesin hayatına sihirli değnek gibi kalbi olan bir insan girer... 

27 Mart 2016 Pazar

Umut

  Gerçekten hayatınızın altı üstüne geldiğinde daha mı güzel olacak bilemezmişsiniz.
   Geçen gün ilk defa yaşadığım bütün üzüntüleri kabullenip serbest bıraktım. Çünkü onlardan biri bile eksik kalsa bugün bu kadar mutlu olamazdım. Onlar olmasa muhtemelen şuan beni mutlu eden insanla tanışamamış olacaktım. Her şeyin bir sebebi vardıra her zaman inanmıştım ama enteresan bir şekilde ummadığım bir sonucu çıktı...
  Başınıza ne gelirse gelsin geçeceğini, sizi çok daha güzel şeylerin beklediğini asla aklınızdan çıkartmayın. Hep 1saniye sonrasına bile umudunuzu yitirmeyin... Çünkü bir kitap, bir söz, bir insan hayatınızı çok farklı bir noktaya götürebilir...

18 Mart 2016 Cuma

Ruh hali: Mutsuz...

 İçindekini bile anlatamadığın zaman boğuluyorsun... Hayatta en sevdiğin şey konuşmaksa, cümleler boğazına takıldığı zaman vay haline...
  Hepimizi illa birileri şu ya da bu sebepten kırdı. Önemli olan birinin yapıştırabilmesiydi. Bu biri sizi seven aileniz, arkadaşlarınız, sevgiliniz de olabilirdi siz de olabilirdiniz. İnsan, kalabalığın içinde yalnız kalarak ayağa kalkarsa bir daha kimseye ihtiyaç duymaz. Eğer yaralarınızı kendiniz sararsanız bir daha kimse size köstek olamaz. Önünüze çıkan engeller sizi yavaşlatmaktan başka bir işe yaramaz, sizi yıldırmaz. Önemli olan bunun bilincine varmak.
  Her insan bazı zamanlar tükenir, hepimizin bir derdini kapasa bir başka derdini kapatamadığı anlar gelir. En ufağına takılırsınız ve insanlar sürekli saçmalıyorsun, şükret der. Şükredeyim hadi eyvallahta beni mutsuz eden her bir insan çok mutluyken ben neden diye  sormayacak mıyım? Zaten bir kez sordun mu da arkası kesilmiyor. Sürekli başka bir şeyi fark ediyor insan, üstünü örttüğü başka kırgınlıklarını, onu kıran başka başka insanların da hiç hayattan ders  almadığını fark ediyor. Benim kimsenin mutluluğunda gözüm yoktu, onların neden benim mutluluğumda olmuş? 
  Nankörlük öyle bir içimize işlemiş öyle bir işlemiş ki burnumuzun ucundaki iyiliğe kötülükle karşılık verip bundan haz duyuyoruz. Yazık.
  Ben mutsuzken bana yeter artık takma diyecek insanlara ihtiyaç duymam, dost acı falan söylemez arkadaş. Dost dediğin seni her halinle kabul edip doğrunda yanlışında yanında olacak adamdır. Ben zaten karşımdaki insanın beni uyardığının 10 katı durumun her yönünün farkındayım, ben zaten kafamdaki sesleri susturamayıp yaşadığım olaya her açıdan bakan insanım, birde dost acı söylere sığınarak yeter artık saçmalıyorsun denmesine ihtiyacım yok. 
  Bazen konuşmak bazen susmak bazen izlemek bazen hiçbir şey çare olmaz da işte insan sırf biraz olsun içini döküp belki derdini anlatabilir umuduyla yazmak istiyor.

3 Mart 2016 Perşembe

Sevmek-Sevilmek?

    Sanki dünyanın en zor şeyini istiyoruz. Altı üstü sevilmek istedik, çok sevilmek. 
   Biri sizi sevmeye kalktığında önüne amalar koyuyorsa oradan kaçmanız gerekir. Fakat o amaları geçmişindeki kalp kırıklıklarından dolayı koyuyorsa bir durup düşünüp sizin farklı olduğunuzu ispatlamanız gerekir. Her ilişkide tek yolunda gitmeyen şey için biri kaçarsa herkes yalnız, herkes mutsuz, herkesin kalbi kırık kalır. Gerçekten anlam veremediğim şeyler çoğalmaya başladı. Bir insan hayatının karmasına müdahale edemiyorsa bu yaşadığı hayat ne kadar onundur? Yok yani insan düşüncelerini de değiştirse kendini de değiştirse hayatın ona sundukları hep aynıysa nasıl bu hayat onundur? Birini sevdiğinizi söylediğiniz an da herkes takıntı o bence diyor. Yahu sen misin içimdeki ses bir çekil şurdan. Ben sevdiğimi düşünüyorsam konu kapanmalıdır, yaşayıp görmeliyim ne olacağını. Eğer herkese kendinizi anlatmaya çalışırsanız sonra bir bakmışsınız kendiniz kaybolmuşsunuz. Herkes bir realist olma peşinde tamam yine siz doğruları söyleyin ama bir durup düşünün bakalım karşınızdaki insanın ruh hali bunu duymaya bu sefer elverişli mi? 
     Herkes birileriyle mutlu olmak istiyor, çok sevmek aynı zamanda çok sevilmek istiyor, bunun için ne yapıyorlar peki? Hiçbir şey. Kendi hayatlarını yaşayıp asıl sevdikleri insanın kenarda durmasını bekliyorlar. He, o insan kimi zaman duruyor ama genel anlamda ne kadar aşağılayıcı ne kadar kalp kırıcı bir şey bu, kimse farkında değil. Resmin bütününe bakmaktan ufak ayrıntıları kaçırabiliyor insan. 
      Seni gerçekten sevse acaba başkaları hiç türermiydi? Erkek milletini anlamaya çalışmak saçmalıkta işte insan yine de merak ediyor. 
    Şimdi sürekli kafamda aynı dizeler "vefasız hiç düşündün mü kaldım mı yoksa öldüm mü her gece her yanım titrerken benim gibi kaderine sövdün mü? Tenin zindan fikrim düşman kalan mağdur giden pişman gel gör ki aşk sebepmiş bak bitince dağılıyor insan"
     Kimseye kendini anlatamadığı bir an da insan en çok "seni anladığını düşündüğü insandan" bir ses bir nefes arıyormuş...

18 Şubat 2016 Perşembe

...

  Her ne sebeple olursa olsun yanında olmasını istediğiniz adamın çekip gitmesi, başka yerlerde olması ne kadar üzücü...
   Bugün size seni seviyorum diyip çekip gitmesi değil derdim, orası hayat şartları ama bugün seni seviyorum diyip aynı anda başkasıyla olması tamamen tercih meselesi... Biri sizi severken başkasına dokunmayı göze alabiliyorsa, size dokunmaktan kaçabiliyorsa bu ne kadar kırıcı bir şey. İçinizi daraltan şeylere çözüm bulamamanız çok daha büyük bir kaos ortamına sokuyor sizi. Biliyorsunuz ki karşınızdaki sizi seviyor ama size güvenmiyor. Güvensin diye her şeyi yapıyorsunuz ama bir kere olmuyorsa olmuyor. Ah bir bilse karşınızdaki ne kadar büyük sevdiğinizi... Ah bir bilse sizin her saat her dakika her saniye onu düşündüğünüzü... Koşar gelir miydi o zaman? Ben de bir bilsem...
     Size sımsıkı sarılan ama gitmek zorunda olan bir adam sizi öyle güzel seviyordur ki... 
     Bugün gökyüzüne baktım, denize baktım, biraz huzur dolup hayatımdaki iyi şeyleri çağırmak için. Bugün kendimle baş başa kalıp biraz kendimi dinledim. Sonucunda her üzüntümü kendim seçtiğimi gördüm, kadermiş kısmetmiş hepsi boş. Bana sunulan çeşitli yollardan hep üzüleceğim yolları ben kendim seçtim. Kimsenin suçu yoktu üzüntülerimde... Şuan kendimi suçlamakta hoşuma gitmiyor ama gerçek bu. İstemesem bile yüzleşmem gerekiyordu. Beni çok seven birini kendi seçimlerimle kendi kendime kaybettim... Çünkü hiç öyle bir sevilmeyi tatmamıştım, ona göre davranmam biraz zaman alacaktı...
 Bazen sırf içinde kalmasın diye saçmalamak istersin bu da onlardan biri işte...

27 Ocak 2016 Çarşamba

Düşünceler ...

     Hep yeniden başlamak zorunda kalmak en kötüsü. Bu sefer güvenmem bu sefer akıllandım diyorsun ama sonuna geldiğinde bakmışsın ki yine aynı üzüntüler.
    Sen düşüncelerini değiştirsen bile karşına çıkanlar seni yine aynı olaylara itiyorsa ne yapmalı? Okuduğun kişisel gelişim kitapları, katıldığın toplantılar, fikir alışverişinde bulunduğun insanlar hepsi ama hepsi sizce de boşa gitmiyor mu o zaman? En başa dönüp yine kendimi anlatamamışım hissine kapılmıyor musunuz? Hayat tam bir karma ama bunu bu hale getiren de biziz. Düşüncelerimizin değiştiğini düşünsekte tekrar tekrar sınanıyorsak bir yerde hata kendimizdedir. Farkında olmadığımız bir noktada hala bir şeylerden kopamamışız demektir. 
     Hayat nasıl bir anda değiştirilir? Enter. Malesef, öyle bir şey yok... 
    Bugün edindiğiniz her bilgiyi gününüze katarak yarınınızı ince ince işleyerek değiştirebilirsiniz. 
    Birisi güvenimizi kırıyor ve biz geriye kalan insanlara asla güvenemiyoruz. Oysa ne kadar yanlış, her insan kendisinden sorumlu. Yeni gelene olumlu yaklaşabilsek muhtemelen o da hayatımıza olumlu şeyler getirecek ama yapamıyoruz. Geçmişi geçmişte bırakamıyoruz... Bize tüm pozitifliğiyle gelen bir insanı nasılsa sen de onlar gibisin diye itekleyerek onlar gibi kalıbının yansıması haline getiriyoruz, sonrası zaten yine aynı hüzünler... Hayır, bunu yaptıktan sonra oturup ona kızıyoruz orası da ayrı bir enteresan. Asla kendimizi suçlu göremiyoruz. Gördüğümüz an da yine suçu ona atmak için bir açık arıyoruz... Tek hatalı biziz. Biz ve hastalıklı düşüncelerimiz. Bunu artık kabul etmek zorundayız.
       Sürekli aynı şeylere üzülmekten içimde durduramadığım bir her şeyi kapatıp gitme isteği uyandı. Biliyorum ki ben kutuplara dahi gitsem kafamın içindekileri değiştirmedikçe hiçbirinden kurtulamam. Ama yine de durduramadığım bir kaçıp gitme isteği...

9 Ocak 2016 Cumartesi

Sevmek eskidendi ...

    Eskiden insanlar yalansız dolansız severdi. Eskiden sevmek çok değerli bir şeydi. Her güzel şey gibi sevmenin de zaman geçtikçe bir bir değerleri eksildi...
    Önce insanlar çıkarları için sevmeye başladı, bir sürü filmde zengin kadın fakir adam tiplemeleri yaratıldı. Filmlere göre fakir adam hep gururluydu asla kayınpederinden para almazdı ama gerçekte insanların beynine çıkarları için sevmek nasıl olur yavaş yavaş işlendi... İnsanlar karşısındakini parası için, evi için, şanı şöhreti için hatta bedenleri için sevmeye başladılar...
     Sonra yalancı sevmeler çıktı, iki lafından biri yalan olan insanlar türedi. Çoğu gerçek sevgi nedir bilmediğinden yalan söyleyerek karşısındakine sevildiğini hissettirdiğini zannediyordu. O kadından o kadına geçerken hepsine de "seni çok seviyorum, sen özelsin" diyordu. Bazı sözler bazı insanlarda güzeldir. Ah bunu bir anlayabilseniz... 
    Kadın milleti de karşısındaki adamın her sözüne kanmaya ne de aç... Evet, her kadın bir inci tanesi kadar değerli ama bunu otuz beşinci adamdan duymak onlara iyi gelmez, psikolojilerini alt üst eder... Çünkü diğer otuz dört tane adamın söyledikleri de hala akıllarında olur... 
       Ve böylece adım adım sevgi emekten araca dönüştü... Sevginin değerleri unutuldu gitti... 
      Şimdi öyle bir adam olmalı ki yanınızda, size özelsin dediği zaman siz bundan kendi adınızdan emin olduğunuzdan daha emin olmalısınız. Öyle bir adam olmalı ki karşınızdaki, ne sizin yanınızda ne başka yerde sizden başkasına bakmamalı. Başkalarının sizin için kötü düşünmesine izin vermemeli, illa ki çok ağır hakaret içeren şeyler bile değil, kız da amma safmış bile dedirtmemeli... Öyle bir adam olmalı ki, yanındayken hayat durmalı, zaman hızlı geçse bile siz anlamamalısınız... En önemlisi ise sizi siz olduğunuz için sevmeli. Ne çıkarları için ne de sizi bir obje olarak gördüğü için sevmemeli...       
     Kitaplardan okuyoruz, eski insanlardan dinliyoruz, ne aşk hikayeleri var ne aşıklar var eli eline değememiş... Sırf sevgisinin büyüklüğünden karşısındakini sevmeye kıyamayan insanlar bile var imiş...  
     Bunca güzel değerin eskide kalmış olması ne yazık! 
    Resmen bize her şeyin çürüğü kalmış...